Göz Kapağı Hastalığı Nedir? Edebiyatın Bakışıyla Gözün Hikâyesi
Bir yazar, kelimeleri yalnızca anlatmak için değil, görmek için de kullanır. Çünkü her kelime, bir bakışın yankısıdır. Göz, insanın dünyayla kurduğu ilk edebi temastır; bakmak, anlamak, sevmek, korkmak, hatta unutmamak hep onunla başlar. Göz kapağı hastalığı bu yüzden yalnızca bir bedensel rahatsızlık değil, aynı zamanda insanın “görme” ve “görülme” deneyimine dair derin bir metafordur. Edebiyatın büyük karakterleri, gözlerini kaparken çoğu zaman bir çağın perdesini de indirirler. Bu yazı, göz kapağının biyolojisinden çok, onun edebi ve insani karşılığını anlamaya çalışan bir anlatıdır.
Göz kapağı: Bir sınır, bir perde, bir hikâye
Göz kapağı, tıpta koruyucu bir zar; edebiyatta ise bir perdedir. Shakespeare’in Hamlet’i “gözlerimi kapamak” derken ölümle yüzleşir, Dostoyevski’nin Raskolnikov’u kapatamaz bir türlü, çünkü suçunun görüntüsü peşini bırakmaz. Her göz kapağı hareketi, bir duygunun açılıp kapanması gibidir: korku, mahcubiyet, hayret… Göz kapağı hastalıkları –örneğin blefarit (iltihaplanma), ptozis (düşüklük) ya da blefarospazm (kasılma)– yalnızca birer tıbbi terim değil, aynı zamanda insanın iç dünyasının dışa vurumudur.
Bir edebiyatçı için, bu hastalıklar görünürlüğün sorgulanmasıdır. Göz kapağı düşerken bir kelime de düşer; bakış zayıflarken anlamın gölgesi büyür. Görmek ve gizlemek arasında kalan bu sınır, roman kahramanlarının en çok sığındığı sığınaktır.
Bir kelimenin gözleri: Edebiyat ve görme eylemi
Virginia Woolf, “Bir gözün kapanması, bir dünyanın susması demektir” der gibidir Dalgalar’da. Onun karakterleri sürekli içe bakan gözlerdir; dış dünyayı kapadıklarında iç seslerini açarlar. Göz kapağı hastalığı burada bir fiziksel arıza değil, ruhun yorulmasıdır. Sürekli açık kalan göz, sürekli gören göz, sonunda yanan bir göze dönüşür. Bu yüzden kapanmak bir direniştir, dinlenmektir.
Benzer biçimde Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ında göz motifleri, kimliğin ve belirsizliğin aynasıdır. Galip’in gözleri hem arayandır hem de kaybolandır. Göz kapağının hastalanması, görmenin anlamını sorgulayan bir şehir gibi; sürekli ışık altında kalmış, uykusuz bir İstanbul’dur sanki.
Modern dünyanın göz kapağı: Uykusuzluk, ekran ve yorgunluk
Bugünün insanı artık sürekli “açık” gözlerle yaşar. Ekran ışığı, kelimeleri yorar; uykusuzluk ise göz kapaklarını taşlaştırır. Dijital çağda göz kapağı hastalığı yalnızca bedenin değil, dilin de hastalığıdır. Çünkü artık bakışlarımızda bile anlam değil, hız vardır. Tıpkı bir roman sayfasını hızla çevirmek gibi, dünyayı da yüzeyden okuruz. Göz kapağının iltihabı, aslında bu yüzeyselliğin bedelidir: Göz dinlenmez, anlam derinleşmez.
Bir yazar için bu durum, bakışın kutsallığını yitirmenin trajedisidir. Artık gözler kapandığında bile ekranın hayalet ışığı içeridedir. Bu yüzden modern insanın en büyük ihtiyacı, yeniden “gözlerini kapatmayı” öğrenmektir – tıpkı bir şiirin son dizesinde, sessizce noktayı koymak gibi.
Bir metafor olarak şifa: Görmeyi yeniden öğrenmek
Göz kapağı hastalığının tedavisi yalnızca damlayla ya da ameliyatla değil, bakışın terbiyesiyle başlar. Nasıl ki bir roman, okuyucusunu yavaşlatır, bir bakışı da sabırlı kılar. Göz kapağı bize, dünyayı her an açık gözlerle görmek zorunda olmadığımızı hatırlatır. Kapanmak, kaçmak değil; yeniden doğmak için bir aralıktır.
Edebiyatın bize öğrettiği gibi, her karanlık bir görme biçimidir. Homeros’un körlüğü, Borges’in ışığı kaybederken kelimeleri kazanması, görmenin yalnızca fiziksel bir yeti değil, ruhsal bir uyanış olduğunu gösterir. Belki de göz kapağı hastalığı, modern insanın fazla görmeye çalışmasından doğar – fazlalığın içinde anlamın kaybolduğu bir çağda, kapanmak bir şifa biçimidir.
Okura davet: Senin bakışın nasıl bir hikâye anlatır?
Bu yazı, bir teşhis değil bir davettir. Göz kapağı hastalığı nedir? sorusunun yanıtı yalnızca tıpta değil, her okurun kendi bakışında saklıdır. Belki siz de bir karakter gibi, gözlerinizin kapandığı o anda başka bir dünyaya geçiyorsunuzdur. Belki de göz kapağınızın titremesi, anlatamadığınız bir duygunun yankısıdır.
Yorumlarda, sizden duymak isterim: Göz kapağınız sizin için neyi gizler, neyi gösterir? Hangi edebi kahraman, sizin bakışınızda yeniden can bulur?
Sonuç: Görmenin edebiyatı
Göz kapağı, bir sınır değil; anlamın eşiğidir. Edebiyatın diliyle, hastalığın tıbbından çok insanın iç dünyasına açılan bir kapıdır. Her kapanış bir hikâyenin başlangıcı olabilir. Çünkü bazen gözlerimizi kapattığımızda, dünyayı ilk kez gerçekten görürüz.